İYİ OLMA HÂLİ
İyi olma hâli; bireylerin, toplumların ve bir bütün olarak doğanın gelişebilme olanağının herkes için sağlanması ile ilgilidir. Tüm insanların doğal çevre ile uyum içinde gelişmesi ve iyi bir yaşamın keyfini çıkarması anlamına gelir. İyi olma hâlinin bu geniş tanımı, yalnızca insanların yaşam koşullarındaki, mutluluklarındaki ve anlam anlayışlarındaki öznel gelişimi değil, aynı zamanda sosyal uyum, adalet, kapsayıcılık, katılım gibi çok çeşitli boyutlarda kolektif gelişimini de içerir. Bu bağlamda, İyi Olma Hali Ekonomisi [Wellbeing Economy] çerçevesi, sınırsız büyüme yerine insan sağlığını, mutluğunu ve esenliğini dikkate alan ve bunu yaparken ekolojik sınırları gözetmeyi de vurgulayan bir çerçeve sunmaktadır. Dahası, tek bir sayıyı ifade eden Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH), hayatın iyileşip iyileşmediğini, yoksunlukların nerede olduğunu veya kimin geride bırakıldığını doğru bir şekilde anlatamayacağı gerçeğini merkezine alır. Ekonomik büyümeyi kendi başına bir amaç olarak ele almak ve her ne pahasına olursa olsun peşinden gitmek yerine, İyi Olma Hâli Ekonomisi, beşeri ve gezegensel ihtiyaçları faaliyetlerinin merkezine koyar ve bu ihtiyaçların hepsinin temel ihtiyaçlar olarak eşit şekilde karşılanmasını hedefler.
İyi Olma Hâli Ekonomisi’nde, yerel yönetimler politika oluşturmada katılımcı bir yaklaşım benimser ve uzun vadeli sonuçlara öncelik vererek herkes için iyi olma hâlinin sağlanması ve bugün içinde bulunulan çoklu-krizler çağında bu krizlere karşı daha proaktif ve dirençli olunması için kapsayıcı çözümler uygular. İyi Olma Hâli Ekonomisi politikası, uygulanan veya uygulanacak olan politikalarda bir değişim gerektirir ve bu değişim, İzmir’in iyi olma hâlini değerlendirmeyi sağlayacak boyutların belirlenmesi ile başlamalıdır. Bunun nedeni, GSYH’yi tek başına ilerlemenin ana göstergesi olarak ele almanın ötesine geçildiğinde, iyi olma hâlini değerlendirmek için yeni ölçümlerin geliştirmesi gerekliliğidir. Bu çerçevede, İZPA olarak İzmir’in İyi Olma Hâli çerçevesini 4 boyutta ele alıyoruz (Şekil 1).

Şekil 1. İzmir’in İyi Olma Hâli Çerçevesi
İzmir’in bu vizyonu, klasik kalkınma anlayışının ötesine geçerek insanın, toplumun ve doğanın birlikte iyi olma hâlini esas alır. Bu çerçeve, İzmir’in geleceğini şekillendirirken hangi alanlarda nasıl bütüncül etki yaratılmak istendiğini ortaya koyar.
“Daha Adil, Eşit ve Kapsayıcı Bir İzmir” boyutu altında; bireylerin hak temelli bir yaşam sürmesini ve fırsatlara eşit erişimini sağlamak için yerel yönetimlerin aktif rol oynaması gerektiği vurgulanır. Sosyal değerlerin korunması ve çeşitliliğin kapsanması yoluyla kentte yaşayan herkesin aidiyet duygusunun güçlendirilmesi hedeflenir.
“Fiziksel, Zihinsel ve Sosyal Olarak Daha Sağlıklı Bir İzmir” boyutu, toplum sağlığını yalnızca bireysel tıbbi göstergelerle değil, yaşam çevresinin niteliği ve beslenme gibi sosyal belirleyiciler üzerinden tanımlar. Hareketli yaşam alanları, kapsayıcı tasarım ilkeleri ve gıda güvenliği gibi başlıklar, sağlığı kamusal bir sorumluluk olarak ele alan iyi olma hâli çerçevesinin bir yansımasıdır.
“Daha Güvenli, Dayanışmacı ve Bağlantılı Toplulukların Yaşadığı, Canlı Bir Kültüre Sahip Bir İzmir” boyutu; toplumsal ilişkilerin güçlendirilmesi ve yerel yaratıcılığın desteklenmesinden doğal ya da iklim krizi kaynaklı afetlere karşı topluluk temelli hazırlığa kadar birçok konuya odaklanır. Bu boyut, insanların yalnızca bireysel değil, kolektif iyi olma hâline de vurgu yaparak, kent belleğinin korunmasını ve kültürel katılımın artırılmasını, aidiyetin ve topluluk içi güvenin oluşturulmasını hedefler.
“Doğayı Daha Çok Gözeten Bir İzmir” boyutunda ise, ekolojik bütünlük ve doğayla uyumlu yaşam ön plana alınır. Biyofilik tasarım, doğa tabanlı çözümler, yeniden yabanlaştırma [rewilding], hava ve su kalitesi gibi etki alanları yalnızca ekosistem sağlığının iyileştirilmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda hem insanların ruhsal ve fiziksel sağlığının hem de diğer varlıkların yaşam bütünlüğünün korunmasına katkı sağlar. İklim krizine dirençli bir kent yaratmak, yalnızca çevresel bir mesele değil, aynı zamanda sosyal adalet ve uzun vadeli yaşam kalitesiyle ilgili bir öncelik olarak ele alınır.
Sonuç olarak bu çerçeve, İzmir’i sadece yaşanabilir değil, birlikte iyi yaşanabilir bir kent haline getirme hedefini taşır. Her boyut, İyi Olma Hâli Ekonomisi yaklaşımının temel ilkeleriyle örtüşerek, ilgili etki alanlarında çok boyutlu ve eş zamanlı müdahalelerinin gerekliğinin altını çizer. Ortaya konan bu çerçeve, hem karar alıcılar hem kent sakinleri hem de diğer tüm varlıklar için daha anlamlı, adil ve sürdürülebilir bir gelecek tahayyülünün ifadesidir.