TEK SAĞLIK
Tek Sağlık, Tek İzmir
İzmir'in sağlığı, sadece insanlarının değil, kentin tüm birimlerinin sağlığıyla mümkündür. İzmir'in ormanları, ovaları, deltaları, sokakları, parkları, dereleri; doğada yaşayan kedi ve köpekleri; engellilerin erişebilirliği ve yaşam kalitesi; yaşlıların güvenliği ve erişebilirliği gibi unsurlar, sağlıklı bir kent için birbirine bağlıdır. Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları uyarınca, sürdürülebilirliğin sürdürülmesi için bu bütünsel yaklaşım benimsenmektedir.
İklim krizi ve doğal alanların hızla bozulması nedeniyle gezegenin güvenliği tehlikeye giriyor. Sağlığını hızla kaybeden dünyamız için İzmir'in sağlıklı olması son derece önemlidir. Zira İzmir, tarih boyunca hem doğal hem de kültürel açıdan en önemli ve en değerli alanlar arasında yer almıştır.
2006 yılında yapılan küresel biyolojik çeşitlilik araştırmaları kapsamında, karasal alanların yalnızca %2,5’ini kaplamasına rağmen kuşlar, memeliler, sürüngenler ve çift yaşamlı türlerin neredeyse %46’sına ev sahipliği yapan 36 Sıcak Nokta (HotSpot) belirlenmiştir. İzmir, bu özel alanlardan biri olan Akdeniz Havzası Sıcak Noktası içinde yer alarak, çevresel açıdan küresel düzeyde önem taşıdığını göstermektedir.
Kültürel ve endüstriyel miras açısından İzmir, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan iki kültürel varlığı, Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunan beş kültürel varlığı ve tarihi limanı ile dikkat çekmektedir. Bu unsurlar, kentin kültürel çekim noktası olma özelliğini ve cazibesini koruduğunun en önemli göstergeleridir. İzmir, hem zengin metropol hayatı hem de kırsal alanlarda sürdürülen geleneksel yaşam pratikleriyle turizm açısından da büyük bir öneme sahiptir.
Tüm bu zenginlikler ve kentin unsurları birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bilimsel araştırmalar, kültürel zenginlik ile biyolojik çeşitlilik –yani doğal zenginlik– arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Biyolojik çeşitliliği koruyup geliştirirsek, kültürel zenginliğimiz de artar; aksi takdirde her ikisi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bizler de birer canlı türü olarak, bozulan çevrenin, kirlenen su ve havanın sağlığımızı tehdit ettiğini; yok ettiğimiz doğal alanlarla birlikte gıda ve ilaç kaynaklarımızı da kaybettiğimizi unutmamalıyız.
Ayrıca, son yıllarda kabul gören döngüsel ekonomi yaklaşımı da göstermektedir ki, ekonomik faaliyetler bu sürecin her aşamasında yer alır. Bu nedenle sağlığımızı korumak istiyorsak, doğal ve kültürel değerlerimizi, kenti paylaştığımız diğer canlı türleriyle birlikte korumalı ve kentlerimizde her varlık için yaşam alanı yaratmalıyız.
Engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın sağlığını öncelikli bir mesele olarak görüyoruz. Kentteki tüm hassas ve kırılgan unsurların, sağlık söz konusu olduğunda birbiriyle bağlantılı olduğunu ve korunmaları gerektiğini biliyoruz. Ekonomik faaliyetlerin, çevre ve insan altyapısıyla olan doğrudan ilişkisi sayesinde döngüsel bir yapıya kavuşabileceğini ve bu bağlamda sağlıkla doğrudan bağlantılı ve öncelikli olduğunu düşünüyoruz. Tüm bu unsurların birbirine olan etkisini kabul ederek, Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma amaçlarını da merkezimize alıyoruz ve bu doğrultuda “Tek Sağlık, Tek İzmir” yaklaşımının mantıksal temelini oluşturuyoruz.